Yalnızlık tercih midir? Belki de bir kaçış, çürümüşlük, beceriksizlik, iletişimsizlik ya da yetersizliktir. Acaba kendi dinamiklerini yakalama çabası, özeleştiri fırsatı, meditasyon aracı veya inziva ile hakka yaklaşma yolculuğunun bir parçası mıdır?
Karanlığa gömüldüğümüzde huzur yakalanıyorsa, yer altındaki solucanlar ve böcekler en mutlu mahluklar olsa gerek. Güneşin verdiği umut ışıklarını kaçırdığımızı fark etmenin yolu, dışarıya bir adım atmaktan geçer. Yaşam ile ölüm arasındaki fark, evdeki karanlık bezmişlik ile dışarıdaki sıcak, canlı güneş arasındaki fark gibidir.
Hayat detaylarda gizlidir. Sakin ve yavaş hareketler ile meraklı gözler, hayatı ve detaylarının tadını yakalayacaktır. Yolda ağır ağır ilerlerken, etrafta olup biteni seyredelim. Kuşların tatlı zıplamalarını, uçuşlarındaki oyun edasını, yaprakların ritmik dansını, rüzgârın türkü ve zikirlerini kulaklarımızla dinleyelim. Karıncanın koloni için koşuşturmasını, arının bal uğruna verdiği çabayı sakince izleyelim. Her canlıyı ve cansızı gözlemlediğimizde, hayatın hareketle var olduğunu daha iyi anlayacağız.
Merak, kişiyi hayata bağlayan duygudur. Baharın yaratılışı ile çiçeğin yaratılışındaki kudreti örnek alabiliriz. Herkese emanet edilen gözlerden vahdiyeti, her gözdeki farklılıklardan ehadiyeti keşfetmeli. Bir motorun çalışma sisteminden kainatın işleyişine, aldığımız nefesin çıkışına kadar geçen süreçte merak uyanmalı belki de. Neyim, kimim, nereden geldim, vazifem ne, başımıza gelen hadiselerdeki hikmet nedir gibi sorulara merak duymalıyız aslında.
Hayatın acelesi yoktur; sakin, vakarlı ve meraklı olmak dileğiyle.