İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri, duygu ve düşüncelerini ifade edip paylaşabilmesidir.
İnsanların bazı özellikleri başka canlılarda da bulunabilir; ancak iletişim kurma, yani duygu ve düşünceleri paylaşma yeteneği yalnızca insana özgüdür.
Hayvanlar yemek yer, melekler ibadet eder, yapay zekâya entegre robotlar da birçok maddi işi insandan daha iyi yapabilir. Ancak ne hayvanlar, ne melekler, ne de robotlar bir araya gelip sohbet edebilir, duygularını paylaşabilirler. Bu nedenle, insan toplumsal bir varlıktır ve hemcinsleriyle görüşmek, iletişim kurmak zorundadır.
İletişim, bir yönüyle arkadaş, dost ve akrabaların birbirleriyle görüşmesi; diğer yönüyle ise bu görüşmeler sırasında kullandıkları kelimeler ve ifade tarzıdır. Mevlânâ’nın “Senin bildiklerin, karşındaki kişinin seni anladığı kadardır” sözü, iletişimin insan ilişkilerindeki önemine vurgu yapar. Yani sadece bilmek değil, anlatabilmek de önemlidir; çünkü üslubumuz, iletmek istediğimiz mesajın etkisini belirler.
Yüzyüze Görüşmenin Gücü
Teknolojinin hızla geliştiği ve iletişim kanallarının çoğaldığı günümüzde, yüz yüze görüşmeler azalmış, insanlar daha çok sanal ortamda, sosyal medyada iletişim kurar hale gelmiştir. Ancak dijital dünya ne kadar gelişirse gelişsin, yüz yüze iletişimin yerini tutamaz ve onun oluşturduğu etkiyi veremez.
Bu nedenle, maddi ve günlük işlerimizi dijital ortamda yürütsek bile, dostlarımız, akrabalarımız ve sevdiklerimizle mümkünse doğrudan, yüz yüze görüşmek ilişkilerimizi güçlendirir. Duygu ve düşüncelerimizin daha net, etkili ve içten bir şekilde anlaşılmasını sağlar.
Atalarımızın “Gözden uzak olan, gönülden de ırak olur” sözü, bu gerçeği en güzel şekilde özetler.
Dilimizin Etkisi
“Her dediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir” sözü de iletişimde üslubun önemini hatırlatır. Konuşmalarımızda doğru, net ve samimi olmak kadar, kırıcı olmamaya da dikkat etmek gerekir.
“Dilinin kemiği yok” atasözü, dilin kontrolsüzce kullanıldığında ne kadar zarar verebileceğini ifade eder. Uzun süre görüşmediğimiz birine “Ne kadar yıpranmışsın!” demek, farkında olmadan o kişinin moralini bozabilir, kalbini kırabilir.
Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Kalp kırmak, Kâbe’yi yıkmak gibidir” buyurarak insan kalbinin ne kadar değerli olduğunu vurgulamıştır. Kur’an-ı Kerim’de de Allah Teâlâ, Hz. Musa’ya “Firavun’a git ve ona yumuşak söz söyle” buyurarak, tatlı dilin en zor insanları bile etkileyebileceğini bildirmiştir.
Tatlı Dilin Şifası
Dilimiz, keskin bir kılıç gibi yıkıcı değil, şifa veren bir güç olmalıdır. İnsanlara moral veren, umut aşılayan sözler kullanmak, çoğu zaman ilaçtan ya da terapiden daha etkilidir.
Beyin tüm vücudu kontrol etse de, onu yönlendiren kalptir. Kalpteki niyet, irade ve bakış açısı insanı hedefe ulaştırır. Sağlam bir niyet, kararlı bir irade ve umut dolu bir çaba, insana her zorluğu aşma gücü verir.
Ancak bu süreçte bir başkası, “Dünyayı sen mi kurtaracaksın?” gibi moral bozucu sözlerle karşımıza çıkarsa, bu, birine fiziksel darbe vurmaktan daha incitici olabilir.
Sözün Gücü
Yunus Emre’nin şu dizeleri, sözün gücünü en güzel şekilde anlatır:
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.”
Kısacası, iletişimin gücü, insanın gücüdür. Doğru söz, güzel üslup ve samimi bir yürek, hem insanı hem toplumu onarır.