Çocukluk…
Gerçekten de hayatımızın en özel demetlerinden biridir. Her insanın kendine özgü bir çocukluk yaşantısı vardır. O yaşantının içinde, hayatımıza tescil edilen ve biz farkında olsak da olmasak da ömrümüzün geri kalanına yön veren özel anılar gizlidir.
Çocukluk, geçmiş ile gelecek arasında kurulmuş bir köprüdür. O köprüde yaşanan her an, bazen bizi gülümsetir, bazen hüzünlendirir. Ne olursa olsun, çocukluğun içimizde bıraktığı izler hiçbir zaman silinmez.
Eskiden çok söylenen bir söz vardı: “Çocuk deyip geçmeyin.” Çünkü insanın yaşam yolculuğu aslında çocuklukta başlar. O günlerde biriktirdiğimiz sevinçler, oyunlar, hayaller, hatta düş kırıklıkları… Hepsi olgunluk dönemlerimizde karşımıza çıkar.
Bir gün radyoda bir seslenişte, bir konferans kürsüsünde ya da bir akademik çalışmada, hatta bir haber anlatırken bile insanın dili çocukluğuna dönebilir. Çünkü çocukluk, sadece yaşanıp geçmiş bir dönem değildir; hayatımızın her evresine sirayet eden bir mirastır.
İşte bu yüzden, her insanın çocukluğu kendine özeldir ve kıymetlidir. Kimimizin yüzüne bir tebessüm kondurur, kimimizi derin bir hüzne boğar ama mutlaka bir iz bırakır. Ve biz büyüdükçe daha iyi anlarız: Çocukluğumuz, aslında bugün olduğumuz kişiyi şekillendiren en önemli yol arkadaşımızdır.
Peki siz, kendi çocukluğunuzun hangi anısıyla yaşıyorsunuz?