Bazı insanlar vardır; aynı günün sıradanlığı içinde yürürken bile gözlerinde bir kıvılcım taşıyan…
O kıvılcım, çoğu zaman adı konulamayan ama varlığı hissedilen o şeydir: girişimci ruhu. Çoğu kişinin fark etmediği fırsatları gören, engellerin arasından yollar açan, risk ile cesaret arasında ince bir çizgide yürümekten çekinmeyen o sessiz motor, işte tam da budur.
Girişimci ruh doğuştan gelen bir yetenek midir, yoksa zamanla öğrenilebilir mi? Bu soru yıllardır tartışılsa da gerçek şu ki; girişimcilik bir bakış açısıdır. Bir başkasının sorun olarak gördüğüne “çözüm”, bir başkasının sıradan dediğine “fırsat”, bir başkasının hayal dediğine “başlangıç noktası” diyebilmektir.
Nietzsche’nin dediği gibi: “Uçurumun kenarında dans edebilenler, kanatlarını orada keşfeder.” Girişimci ruh da tam olarak bu cesaretle beslenir.
Bugün teknoloji devlerini kuranlar, mahalle bakkalını zincir markete dönüştürenler, küçük bir sosyal medya hesabından koskoca markalar yaratanlar… Hepsi aynı ortak enerjiye sahip: Denemekten vazgeçmeyen bir zihin. Çünkü girişimci ruh, başarıdan önce binlerce küçük deneme, reddedilme, yanlış anlaşılma ve yeniden başlamanın toplamıdır.
Thomas Edison’un şu sözü bunun özetidir: “Başarısız olmadım. Sadece işe yaramayan binlerce yol buldum.”
Toplum olarak çoğu zaman “garantici” olmayı seviyoruz. Rahat bir iş, düzenli bir maaş, sabit bir yol… Oysa girişimci ruh, bu konfor alanının kenarında gizlenen bilinmeyenlerle ilgilenir. Bilinmezlik bazen korkutur ama aynı zamanda büyütür. Çünkü girişimciler bilir ki; büyümenin olduğu yerde mutlaka biraz risk, biraz korku ve bolca cesaret vardır.
Bugün Türkiye’de girişimcilik hiç olmadığı kadar değerli. Dijitalleşme, e-ticaret, yaratıcı sektörler, yapay zeka… Her biri yeni oyun alanları açıyor. Girişimci ruhu olanlar için artık yalnızca “sermaye” değil; zeka, hız ve vizyon da sermaye sayılıyor.
Marcus Aurelius’un sözü burada anlam kazanır: “Engel, yolu kapatmaz; engel yolun kendisidir.” Girişimci, engeli fırsata dönüştüren kişidir.
Sonuç mu? Belki büyük bir şirketin kurucusu olursunuz, belki küçük ama anlamlı bir işin kahramanı… Belki de yalnızca kendi özgürlüğünüzü kazanırsınız. Hangisi olursa olsun, girişimci ruhun en büyük ödülü başarı değil; kendi yolunuzu kendinizin açtığını bilmektir.
Paulo Coelho’nun ifadesiyle: “Kaderin seni götürdüğü yere değil, yüreğinin götürdüğü yere git.” Çünkü girişimcilik, tam olarak yüreğin götürdüğü yere cesaretle yürümektir.