Sporun birleştirici ruhu ve tribün kültürü

Tribünler; dil, kimlik ve düşünce ayrımlarının ötesinde, ortak bir heyecanın paylaşıldığı nadir alanlardandır.

Son günlerde spor kamuoyunun gündeminde yer alan gelişmeler, bu değerlerin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha göstermektedir.

FIFA tarafından en centilmen taraftar ödülünün Zahospor’a verilmesi, tribünlerde sergilenen sağduyulu duruşun, adil oyun ve centilmenlik anlayışının ve spor ahlakına uygun davranışların uluslararası ölçekte takdir edildiğini ortaya koymaktadır.

Bu ödül, sporun birleştirici gücünün doğru bir örnekle karşılık bulduğunu gösterirken, aynı zamanda tribün kültürünün nasıl olması gerektiğine dair de önemli bir mesaj vermektedir.

Öte yandan, Bursaspor ile Somaspor arasında oynanan müsabakada yaşanan bazı tribün davranışları ise sporun ruhuyla bağdaşmayan görüntülere sahne olmuştur.

Geçmişte parlamenterlik yapmış, geniş kesimler tarafından tanınan ve değer bulan Sayın Leyla Zana’ya yönelik, kastı aşan söylemler kamuoyunda üzüntüyle karşılanmıştır.

Sporun birleştirici yönüne gölge düşüren bu tür tutumların, hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez olduğu açıktır.

Unutulmamalıdır ki tribünlerde dile getirilen her söz, yalnızca sahaya değil; toplumsal iklime de yansımaktadır.

Spor, öfkenin değil sağduyunun; ayrışmanın değil ortak değerlerin alanı olmalıdır.

Adil oyun ve centilmenlik anlayışına aykırı tutumların önlenmesi, saygı kültürünün korunması ve benzer olayların tekrar etmemesi adına Türkiye Futbol Federasyonu’nun yapacağı değerlendirme ve alacağı olası kararların, sporda centilmenliği ve toplumsal sorumluluğu güçlendirmeye yönelik olması önem taşımaktadır.

Sonuç olarak sporun gerçek kazananı; öfkeyi değil sağduyuyu, dışlamayı değil hoşgörüyü, ayrıştırmayı değil birlikte yaşama kültürünü önceleyen anlayıştır. Tribünler, farklı düşüncelere sahip insanların aynı sevinçte buluşabildiği ortak alanlardır.

Bu bilinçle şekillenen bir tribün kültürü, yalnızca spora değil; toplumsal barışa da güçlü bir umut taşır.

Sporun birleştirici ruhunu korumak ve gelecek nesillere daha saygılı, daha sağduyulu bir iklim bırakmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.