“HER DÖNEMİN KENDİNE ÖZGÜ ÖZELLİĞİ VE GÜZELLİĞİ VARDIR”

Merhaba saygıdeğer okurlarımız. Bu haftaki röportaj konuğumuz 1972 yılında TRT tarafından açılan spikerlik kursunu kazanmasıyla ile başladığı spor spikerliğini emekli olduğu 2012 yılına kadar aralıksız sürdürmüş olan TRT’nin unutulmaz spor spikerlerinden olan Tansu Polatkan.

“HER DÖNEMİN KENDİNE ÖZGÜ ÖZELLİĞİ VE GÜZELLİĞİ VARDIR”
Yayınlama: 15.03.2022 16:16:04
Düzenleme: 23.10.2022 00:30
907
A+
A-

1947 İstanbul, 1964 yılında Ankaragücü genç takımında kaleci olarak oynadıktan sonra Ankara PTTspor ve Toprakspor’da profesyonel olarak futbol da oynamış olan Polatkan, TRT Spor’da Spor Haberleri Müdür Yardımcısı ve Müdürü olarak görev aldı. Dünya kupası finalleri, Avrupa futbol şampiyonası ile Olimpiyat ve Akdeniz oyunların da yayın yaptı. 1997 yılında Ankara’dan yayın yapan CTV’de iki yıla yakın bir süre spor yöneticisi olarak çalışan Tansu Polatkan, sayısız futbol maçı anlatımının yansıra, tenis, hentbol, voleybol, yüzme, jimnastik gibi spor dallarının naklen yayınında görev aldı. Efsane spor spikerler Tansu Polatkan ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız Batman Medya Gazetesi farkıyla sizlerle…

* Tansu Polatkan’ı yakından tanıyabilir miyiz?
– İstanbul doğumluyum. İlkokulu Afyon’da, ortaokul, lise ve üniversiteyi Ankara’da okudum. Öğrencilik yıllarımda okul takımında Ankaragücü genç, PTT ve Toprakspor takımlarında futbol oynadım. 1972 Yılında spor spikerliği sınavını kazandım ve 1973 yılında TRT hayatım başladı.

* Spikerlikten önce bir futbolculuk sürecinizden söz eder misiniz?
– 1964 Yılında Ankaragücü genç takımında futbola başladım. Üç yıl üst üste Ankara şampiyonu olduk. Aynı dönemde Yıldırım Beyazıt lisesinin okul takımda oynadım. 1967 yılında bugün adı süper olan, birinci ligdeki PTT takımına ardından 1970 yılında Toprakspor’a geçtim. TRT sınavını kazanınca futbol benim için anlatacağım bir oyun oldu.

* Spikerliğe başlama fikri ve arzusu nasıl gelişti?
– Afyon’da Hüseyin Sümer ilkokulunda beşinci sınıfta okurken, belediye mikrofonunda 23 Nisan’da şiir okudum. Ortaokul ve lise yıllarımda da derslerde okunması gereken yazıları ve şiirleri okuma görevini öğretmenlerimiz bana verirdi. Yıldırım Beyazıt lisesinde okurken sporcularla röportaj yapan, sonraki yıllarda televizyonda sunucu olarak göreceğimiz Mustafa Yolaşan, sesimi beğendiğini söyledi ve ‘spikerliği düşünsene’ dedi. Bu benim için bir yol haritası oldu ve 1972 yılında spor spikeri sınavını kazandım.

* Spiker olmasaydınız ne olmak isterdiniz? Futbolcu mu, yoksa başka bir meslek mi tercih ederdiniz?
– Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesinin ülkeler coğrafyasında okuyordum. TRT olmasaydı öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğim olurdu.
 
* Spikerlik mesleğinizin ilk yıllarında beğendiğiniz ve kendinize örnek aldığınız isimler kimlerdi?
– Spiker olmadan önce sesinden ve görüntüsünden tanıdığım, sonra hocam, ağabeyim, meslek büyüğüm olan Halit Kıvanç ve Aydın Köker mesleğim ve futbolla ilgili birçok bilgi sahibi olmam sağlayan ustalarımdı.

* Eskiden spikerlik yeteneğini hep Allah vergisi diye düşünürdük. Geçmişte de şimdiki gibi diksiyon eğitimleri var mıydı?
– Ses güzelliği Allah vergisidir, ama sesi güzel olan herkes spiker olamaz. Spikerliğin içerdiği o kadar çok özellik var ki bunlar ancak eğitimle yerleşir ve gelişir. Ayrıca radyo ve televizyonda sesini duyduğunuz pek çok kişi için spiker diyemeyiz. Diksiyon eğitimi olmadan spiker olunmaz, ama günümüzde bu eğitimden geçmemişlerin sayısı çok fazla.

* İlk anlattığınız maçınız hangisiydi ve o an neler hissettiniz?
– İlk anlattığım PTT – Galatasaray maçıydı. Yöneticilerimizin ilk günlerinde verdikleri bu görev inanılmazdı. TRT radyolarından bir maç yayınında sesimin çıkmasının bana yaşattığı mutluluk, sevinç, anlatılamaz. Heyecanlıydım doğal olarak. Bugünde aynı heyecanla işimi sürdürüyorum…

* En iyi anlaştığınız ekip arkadaşlarınız kimlerdi?
– Uyumlu bir arkadaşlığımız vardı. Ümit Aktan, İlker Yasin, Öztürk Pekin ve rahmetle andığım Abidin Aydoğdu. Anlattığımız maçlardan sonra doğrularımızı ve yanlışlarımızı konuşurduk.

* Radyo ile tv anlatımı arasında ne gibi farklılıklar var ve siz kendinizi hangisinde başarılı sayardınız?
– Radyo ve televizyon anlatımı arasındaki en önemli fark, radyo anlatımda göze, televizyon anlatımında kulağa hitap etmek. Radyo dinleyen sahayı görüyormuş gibi algılayacak. Televizyon seyredense, gördüğüyle ilgili bir şey duyacak. Basit bir örnek, “hakem oyuncu Şevket’e sarı kart gösteriyor, seyirci bunu görüyor” hakemin niye sarı kart gösterdiğini duyması gerekiyor .

* En çok hangi stadyumlarda anlatımı severdiniz? (Görüş açısı ve rahatlık bakımından)
– Statlarımızın birkaçı dışında çoğunlukla görüş açısı elverişli. Ayrım yapmam zor.

* Seslerinizle büyümüş bir nesil olarak, neredeyse sıfır sürçü lisan ile dinlerdik sizleri. Bunu nasıl başarıyordunuz?
– Sürekli çalışma gerektiren mesleğimde nefes çalışması, yayın öncesi iyi uyku, her anlatımdan önce oyun kurallarını gözden geçirmek, çözemediğim durumlarda hakem arkadaşlarımdan görüş alırdım.

* En çok ne tür maçların anlatımını severdiniz?
– Maçlar aynı kurallar, aynı ölçüde. Saha top ile hakem ve yardımcılarıyla oynandığı için her maç benim için aynı değerde, maç tercihim olmadı.

* Anlatım öncesinde ve esnasında ne gibi zorluklar yaşardınız?
– Anlatım öncesi ve esnasında zorluk yaşadığımı hatırlamıyorum. Yayını anlatacağım maçla ilgili hazırlıklı gidince sorun yaşamadım.

* Anlatımlarda Tansu Polatkan’ı en çok ne mutlu eder ve üzerdi?
– Maç anlatmak benim için mutluluktur, üzücü bir durum yaşamadım.

* Birçok şehirde maç anlatımı yapmış biri olarak, en misafirperver iller ve kulüpler hangileriydi?
– Maç anlatmaya gittiğim illerde stat çalışanları her zaman misafirperverdi. Kulüplerle bir temasım söz konusu değil. Tek yayıncı olduğumuz günlerde teknik direktörlerle konuşur, takımı ile bilgi alırdım.

* Meslek yaşantınız boyunca sizi en çok üzen ve mutlu eden gelişmeler neler oldu?
– 1974‬ Dünya kupası finalini meslek hayatımın birinci yılını doldurmadan hocamız Halit Kıvanç ile anlatmam benim için büyük mutluluktu. İçinde bulunduğumuz günlerde Halit Kıvanç hocamızın hastalığı beni üzüyor.

17- Meslek yaşamınız boyunca unutmadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
– TRT yaşamımın ilk günlerinde maç anlatmaya gittiğim bir kentte, otelde bir grubun o günkü maçla ilgili konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Gruba dışardan gelen bir genç, stadın dolduğunu, kapıların kapandığını söyledi. Gruptakilerden biri ‘maça gidemeyeceğiz, radyodan dinleriz’ dedi. Maçı kim anlatacak diye aralarında konuşurken, ben stada nasıl giderim diye sordum. Dışardan gelen genç, kapılar kapandı stada giremezsin dedi. Ben maçı Tansu Polatkan anlatacak o anlattığı zaman ben mutlaka stada girerim dedim. Böyle bir anım aklıma geldi.

* Sizden sonraki gelen kuşaktan anlatımlarını beğendiğiniz meslektaşlarınız kimlerdir?
– Kerem Öncel, Levent Özçelik, Erdoğan Arıkan, Melih Gümüşbıçak, Okay Karacan, Ercan Taner, Güven Göktaş ….

* TRT sizin için ne ifade eder?
– TRT, okul…

* Uzun yıllar futbolun içinde bulunmuş biri olarak, en çok beğendiğiniz TFF ve MHK Başkanları kimlerdir?
– TFF ve MHK Başkanları içinde bulundukları şartlarda futbolumuza hizmet ettiler.

* Yıllarca stadyumlarda anlatımda bulunmuş biri olarak, izlediğiniz oyunculardan bir 11 oluşturur musunuz?
– Çok yetenekli futbolcular izledim, anlattım, ama on bir oluşturmam çok zor. Çünkü birçok oyuncunun hakkını vermemiş olurum.

* TRT’de uzun yıllar hizmet etmiş biri olarak ne zaman emekliye ayrıldınız ve o an neler hissettiniz?
– 2012‬’de yaşım gereği emekli oldum. Emeklilik, çalışma hayatının doğal bir sonucu, beklediğim bir sondu.

* Döneminiz ile şimdiki imkanları karşılaştırdığınızda iç çektiğiniz oluyor mu?
 – Her dönemin kendine özgü güzelliği ve özelliği vardır. Çalıştığım dönemle bugünün şartları farklı olabilir ama, bugünlerde olsaydım diye hiç düşünmedim…

* Canlı izlediğiniz ve yönetimini beğendiğiniz hakemler kimlerdi?
– Talat Tokat, İhsan Türe, Nihat Özbirgül, günümüzde Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Abdülkadir Bitigen.

* Olsa yine yaparım dediğiniz şeyler nelerdir?
– Yine futbol oynar, yine spiker olurdum…

* Emekli olduktan sonra neler yaptınız ve şimdilerde nelerle uğraşmaktasınız?
– Emekli olduktan sonra ne yapıyorum, radyoda süper lig maçlarının anlatımına devam ediyorum. TRT kurumunun yurt dışına yayın yapan Türkiye’nin Sesi Radyosunda futbol programı yapıyorum. Eski dostlarla haftada bir gün toplantı, haftada iki gün tenis, TSM korosu ve günlük hayatın gerekleri.

* Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
– Değerli okurlarınıza günümüzün zor şartları içinde sağlık, mutluluk, huzur ve sporla dolu günler diliyorum…

 

TEŞEKKÜRLERİMİZLE…
Cumhuriyet Halk Partisi Küçükçekmece Mehmet Akif Mahallesi temsilcisi ve aynı zamanda Küçükçekmece / İkitelli Batman Kozluklular Derneği Siyasi Partilerden Sorumlu Başkanvekili olan Doğan Şahin Örnek dostuma, Tele-Röportajımıza verdiği destekten ötürü kendisine teşekkür eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.