Merhabalar bu haftaki röportaj konuğumuz, Fenerbahçe ve Sarıyer’in unutulmaz efsane futbolcusu Cem Pamiroğlu. Sahadaki efendi duruşu, işine duyduğu saygısı ve üstün oyun zekasıyla taraflı, tarafsız birçok futbolseverin beğenisini kazanmış olan ve tam bir Fenerbahçe aşığı olan Cem Pamiroğlu, aynı şekilde kendisine aşık olan bir çok Fenerbahçelinin çocuklarına ismini taktığı bir isimdir.
Alt yapısında futbola başladığı Fenerbahçe’de 10 yılı profesyonel olmak üzere toplamda 17 yıl Fenerbahçe formasını giyen Cem Pamiroğlu, futbola vedasını da Fenerbahçe forması ile etti. Sarıyer’deyken, Sarıyer ve Fenerbahçe arasında oynanan Jübile maçında futbola veda eden Pamiroğlu, maçın hemen ardından çok sevdiği Fenerbahçe formasıyla omuzlarda taşınıp taraftarları selamlamış olan efsane futbolcu, Teknik Direktör Cem Pamiroğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız Batman Medya Gazetesi farkıyla sizlerle…
* Futbola ne zaman ve hangi takımda başladınız?
– Futbola 1970 -71 yılında Fenerbahçe minik takımında başladım. 1975 yılına kadar alt yaş gruplarında ve Fenerbahçe amatör takımında olmak üzere 6 yılım geçti. Zaman zaman A takım antrenmanlarına çıkmaya başladıktan sonra 1976 yılında A takımın sezon başı kampına götürüldüm. Devamında önce spor yazarları kupasında şans alarak kupayı kazanmıştık. O yıl ligde oynamaya başlayarak formayı sürekli giymeye başlamıştım. 1976 Yılında ikinci olmuştuk. İlk şampiyonluğum ile 1977-78 yılında tanışmıştım. 1987 yılına kadar devam eden Fenerbahçe’deki hayatım toplamda 17 yıl olmuştu.
* Futbolcu olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
– Öyle bir imkânımız olur muydu bilmem ama futbolculuk olurdu. Severek yapıp hayatını kazanıyorsun vede kitleleri peşinden sürükleyip hangi takımın taraftarı olmasına katkıda bulunuyorsun.
* Futbolculuğunuzun ilk yıllarında beğendiğiniz ve kendinize örnek aldığınız isimler kimlerdi?
– Bizim yıllarımızda her takımda iyi futbolcular vardı ve tribünleri çok etkilerlerdi. Ama en iyiler gerçekten Fenerbahçe’deydi. Cemil Turan, Alpaslan Eratlı Selçuk Yula ve İlyas Tüfekçi o zamanlar her futbolcu örnek alınacak özellikler taşırlardı.
* Altyapı eğitimlerini kimlerden aldınız?
– Altyapıdaki hocalarım Muammer Göksu. Futbolun içinden gelen şöhreti çok yoktu ama inanılmaz bir insanlık ve sabır antrenörlüğü görmüştüm kendisinden. Daha sonra hep Fenerbahçe’de eskiden futbol oynamış yıldızlar genç takımlarda antrenörüm olmuştu. Ogün Altıparmak beni altyapıya, mahallede top oynadığımı görerek almıştı. Nedim Günar bizden önce yıllarca Fenerbahçe formasını giymiş sağ bekti. Kaleci İlie Datcu benim genç takımda hocam ayrıca da benim için çok önemliydi, çünkü A takımda yardımcı antrenör olmuştu. O yardımcıyken ilk formayı bana Datcu abi vermişti.
* Ülke futbolumuzda iz bırakmış Cem Pamiroğlu olmanızda başlıca emeği geçenler kimlerdir?
– Yukarıda saydığım isimlerin benim üzerimde çok emekleri olmuştur. Bu vesile ile bir kere daha teşekkür etmek isterim. Benim için bir futbolcunun elinden tutup futbol sahasına götüren kişiden, futbolu bırakana kadar o futbolcunun hayatına giren her kişinin büyük emeği vardır.
* İlk transfer parasıyla ne aldınız?
– İlk transfer paramı mülke yatırmıştım. Rahmetli annem çok mutlu olmuştu. Doğru bir yatırım olmuştu, annemi de öyle görünce çok da hoşuma gitmişti bu durum.
* Fenerbahçe’deki ilk profesyonel maçınızı hatırlıyor musunuz? O an neler hissettiniz?
– 1976 Yılında spor yazarları kupası Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş arasında oynanırdı. Ben de ilk maçlarımı bu takımlara karşı oynayıp ilk kupamı kazanmıştım. Çikletten çıkan futbolcuların kartlarını biriktirdiğim insanlar, kısa bir sürede takım arkadaşlarım olmuştu.
* Fenerbahçe’deki ilk zamanlarınızda sizinle ilgilenen ve en çok anlaştığınız oyuncular kimlerdi?
– Takımın en genciydim ve altyapıdan çıkmıştım. Bütün takım bana çok sahip çıkmıştı. O zamanın starı ve gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan biri olan Cemil Turhan oda arkadaşımdı, beni yanına almıştı. Rüya gibi bir şeydi o zamanlar benim için.
* Fenerbahçe’de kazandığınız 3 lig şampiyonluğu var. Sizin açınızdan en anlamlısı hangisiydi?
– Şampiyonluklar her zaman çok değerlidir. Bunları birbirinden ayırmam mümkün değildir. Hepsinin ayrı ayrı özel hikayeleri vardır, yazmaya kalksam hepsinden ayrı birer roman çıkar.
* Kariyerinizde şampiyonluklar dışında, bir de kazanmış olduğunuz çeşitli 7 kupa var. Sizin için unutulmaz olan hangileridir?
– Kupaların hepsi güzel ve anlamlıdır. Kupaların final maçları çok heyecan vericidir. Cumhurbaşkanlığı kupaları seyir zevki keyiflidir. Bende bu zevki 2 kere kupayı Cumhurbaşkanın elinden alarak yaşamıştım.
* 10 Yıl boyunca formasını giydiğiniz Fenerbahçe’de, sizi en çok üzen ve mutlu eden gelişmeler neler oldu?
– Fenerbahçe’den ayrılışım beni çok üzmüştü. 1986-87’de yarım devre kiralık Sarıyer’de oynadım. Daha sonra da 1987 yılında Fenerbahçe’den hiç istememe rağmen ayrılıp Sarıyer ile tekrar anlaşarak 90 yılına kadar da Sarıyer’de çok başarılı 3 yıl geçirdim. 1990 Yılında Sarıyer – Fenerbahçe maçı ile jübile yaparak futbol hayatıma nokta koydum… Maç sonunda Fenerbahçe forması ile sahada tüm seyirciyi tur atarak selamlamıştım. Bu benim için büyük mutluluktu.
* Fenerbahçe’de Müjdat Yetkiner, Lefter Küçükandonyadis ve Şeref Has’tan sonra en çok forma giymiş olmak nasıl bir duygudur?
– Aslında Fenerbahçe’den ayrılmasaydım o rekoru ben kırabilirdim. Kısmet böyleymiş. Lefter ve Şeref abinin rahmetli olmasından sonra Müjdat ile beraber yaşayan Fenerbahçe’de en fazla forma giymiş iki kişiyiz. Bence çok önemli bir gurur kaynağı. Bugün Fenerbahçeli olan ve ismimin verildiği kişiler ile karşılaştığımda, bu markaya yapmış olduğum katkının bende oluşan gurur ve duygusunun tarifi yok.
* Fenerbahçe’de en çok beğendiğiniz Başkan, yönetici ve Teknik Direktörler kimlerdir?
– Bugüne kadar Fenerbahçe’ye bir tuğla koymuş her kişiyi sırtımda taşırım. Makamı ismi ne olursa olsun fark etmez, benim için hepsi çok değerlidir. Ama Başkan Ali Şen’in yeri bende ayrıdır. Çalıştığım Teknik Direktörlerin hepsi çok saygın değerli isimlerdi. Genelde yabancı hocalar ile çalıştım. Ayrıca Türk teknik adam da vardı. Fenerbahçe’de Necdet Niş, Sarıyer’de Candan Tarhan ve Ahmet Suat Özyazıcı, genç Milli takımlarda Zeynel Soyuer, Çetin Güler, Teoman Yamanlar ve A Milli takımda Sabri Kiraz, Candan Tarhan ve yardımcı hocalar hepsi değerli insanlardı. Bugün teknik adamlığımda hepsinden esinlendiğim bir şeyler vardır… Başarılı olarakta bakarsak şampiyon olan takımları çalıştıran antrenörlerimizi öne çıkarabilirim. Kaleperoviç, Stankoviç, Veselinoviç. (Ayrıca 1988-89 da 103 gollü şampiyonluğu da vardır.)
* Fenerbahçe’den Sarıyer’e transferiniz nasıl gelişti ve sizi Fenerbahçe’den koparan etkenler nelerdi?
– 1985-86 Yılında kötü bir sezonun devamında 86 sezon açılışında 4-5 oyuncu kadro dışı kalmıştık. Ben daha sonra kiralık Sarıyer’e gittim. O sezonun (86-87) sonunda kulübe döndüm. Başkan Tahsin Kaya kulüpte kalmamın hocanın istemesine bağlı git onunla konuş deyince bende dönemin Teknik Direktör Yılmaz Yücetürk’e (rahmetli) gittim durumu anlattım. O da bana benim ile çalışmak istemediğini söyledi. Bende ‘hocam 17 sene emeğim var yaşım 30, antrenmanda çalışayım iyi görürsen oynatırsın yoksa sana destek olayım’ dedim. Netice benim bu dediklerimi kabul etmedi. Sert bir şekilde konuşarak ayrıldım ve Sarıyer’e gidip imza attım. Çok kırılmıştım. O da o sezona iyi başlamadı ve iki ay sonra Fenerbahçe’den ayrıldı. Sonuçta benim 17 senem de gitmişti.
* Fenerbahçe’den ayrılmak çok zor olmadı mı sizin için? O süreçte neler yaşadınız?
– Gerçekten Fenerbahçe’den ayrılmak çok zor gelmişti. Kadıköy çocuğuydum, ailemin hepsinin arkadaşları Faruk Ilgaz, Can Bartu, Basri Dirimli kimler yok ki. Semtim, arkadaşlarım hep oralıydım ve Fenerbahçe’nin başarılarında olmuşum, çok kişiyi taraftar yapmışım. Birileri beni orada tutmalıydı. Olmadı Sarıyer’e gittik.
* Dört sezon boyunca başarıyla formasını giydiğiniz Sarıyer dönemlerinizden söz eder misiniz?
– Evet Fenerbahçe’den sonra 3,5 sene Sarıyer’de oynadım. Çok saygın başkan ve yöneticiler ile çalıştım. Çok özel bir insan olan Eyüp Odabaşı genel kaptandı, daha önce Sarıyer ve Fenerbahçe’de top oynamıştı ve oranın çocuğuydu. Bütün futbolcular ile arası iyiydi. Harika bir takımla ve camia ile karşılaşmam bana iyi gelmişti. Orda hem eski bildiğim ve Sarıyer’den tanıdığım arkadaşlarım ile kaynaşıp harika bir ortam yaratarak başarılı olduk. Dönemin en iyi oyuncuları gelmişti. Selçuk Yula, Erdoğan Arıca, Erdal keser, Yaşar Duran, Fikret Demirer ve takımda olan ve daha başka transferlerinde harmanlanması ile çok başarılı olduk. Tabi her Fenerbahçe maçı eski Fenerbahçeliler için hep çok zor oldu ve çoğunda yeniyorduk, sevinç ve coşkumuzu içimize atıyorduk. Yıllar sonra 1988-89 senesinde Fenerbahçe’nin 103 gollü şampiyonluğundaki son maçında bizi karşı karşıya getirdi. O gün 4-3 Fenerbahçe’ye mağlup olmayıp berabere kalsaydık Sarıyer tarihinde ilk defa lig ikincisi olacaktı ve UEFA’ya direkt gidecekti. Biz 3. Olmuştuk, Galatasaray’da 2. olup UEFA’ya gitmişti. Ben daha sonra 1990 senesinin sonunda jübile yapıp futbola nokta koydum.
* Futbola veda ettikten sonra neler yaptınız ve şimdilerde nelerle uğraşmaktasınız?
– Futbolu bırakınca Teknik Direktör olmak için kurslara gittim. Bu arada Fenerbahçe kulübü beni ve Erdoğan Arıca’yı İngiltere’ye gönderip, lisan ve antrenör eğitimi için 7-8 aylık sürecek bir programı bize teklif ettiler. Biz de teklifi kabul edip bu eğitimleri alıp döndük. Fenerbahçe alt yapılarında antrenörlük hayatımıza başlamış olduk. Ben daha sonra 1992-95 yıllarında A takımında Holger Osieck ve Tomislav İviç’in yardımcılıklarını yaptım. 1996-98 yıllarında Mustafa Denizli’nin A Milli takımda yardımcılığını, Ümit Milli takımda Rıza Çalımbay ile beraber Teknik Direktörlüğünü yaptım. 2004-06 yılları arasında U 19 Milli takım Teknik Direktörlüğünü yaptım. Ara dönemlerde de Orduspor, Ağrıspor, Rizespor, Şekerspor, Göztepe ve Çanakkale Dardanelspor’da Teknik Direktör olarak görev yaptım. Şu anda TFF’de 2008’den beri Futbol Gelişim Direktörlüğünde (FGD) görev yapıyorum.
* Futbol yaşantınız boyunca, olsa yine yaparım dediğiniz şeyler nelerdir?
– Futbol hayatım boyunca keşke yapmasaydım dediğim şeylerimin sayısının az olduğunu düşünüyorum demek ki bunlar yaşanması gerekiyormuş…
* Ülkemizdeki futbol altyapılarının yeterli düzeyde eğitimler verip görevini tam olarak yaptığına inanıyor musunuz?
– Alt yapıların gelişmesi hiç bitmez ve durmamalı da zaten. Ülkemizde yetenek bulma diye bir sıkıntı yok, gelişmesinde problem var. Gelişimi sadece saha içi olarak bakmayın. Yeme, içme barınma, sosyal hayatı, eğitimi futbol gelişimini de bunlara monte ettiğiniz de doğru organizasyon yapıp doğru kişileri de seçtiğinizde ideali bulmuş olursunuz. Bugün Avrupa da her kulübün akademisi bu şekilde yönetiliyor. Biz bugüne kadar bir şekilde buralara kadar geldik. Milli takımımız Avrupa şampiyonalarına gitti Dünya 3. Oldu. Bugün bir sürü oyuncumuz yurt dışına gidip önemli kulüplerde top oynuyorlar. Teknik direktörlerimiz Mustafa Denizli, Fatih Terim, Şenol Güneş hepsi Türk insanı. Hepsi de Milli takımdan takım arkadaşlarım hepsi ile de gurur duyuyorum. Ayrıca oyuncular gökten inmediler. Hepsi bir kulübün alt yapısından yetişti. Dolayısı ile ülkemizde yetenek var ama bugüne kadar yaptıklarımızı daha da geliştirmeliyiz. Günümüz de bilimsel ve metodolojinin sahaya çok fazla yansıdığını hepimiz yaşıyor ve gözlemliyoruz. Kulüplerde harcanan para ve artan borçları da gördüğümüzde bu süreçte özümüzden faydalanarak bu uyumu acilen yapmamızın şart olduğunu düşünüyorum.
* Son olarak okurlarımıza ne gibi mesajlar vermek istersiniz.
– Öncelikle röportaj teklifinizden ötürü size teşekkür ederim. Ben bir futbol adamıyım. Bu ülkede yaşayan ve doğusundan-batısına, kuzeyinden-güneyine, sahaları bilen biri olarak, deneyimlerime dayanarak şunu söylüyorum. Çekirdek aile dediğimiz anne-babaya büyük iş düşüyor. Çocuklar oyun oynasın ne olursa olsun spor yapsınlar, sosyalleşsinler, çocuklar ile konuşsunlar, anlasınlar onları. Muhakkak bir şeye yeteneklerini bulacaklardır. Yönlendirmeleri destek alarak yapabilirler. Bilişim çağındayız bebekler mamalarını yerken hepsinin önünde bir tablet bir cep telefonu var. Artık insanlar gittiği aile ve yemek ortamlarında bile mesajlaşarak sohbet ediyorlar. Bu çocukları bu ortamlara hazırlamayalım lütfen diyor sizleri saygı ve sevgi ile selamlıyorum.