Petrolspor: Kazanan takım, kaybeden sistem

Batman’da bir rüya gerçek olmak üzere.

Yayınlama: 27.05.2025 11:03:16
Düzenleme: 27.05.2025 11:07
177
A+
A-
Batman Medya Gazetesi İmtiyaz Sahibi

Petrolspor, şampiyonluk için sahaya çıkıyor. Sokaklarda çocuklar formayla geziyor, esnaf vitrinine bayrak asıyor. Şehir tam anlamıyla kilitlenmiş durumda. 7’den 70’e herkesin yüreği aynı ritimde atıyor.

Bu başarı kolay gelmedi. Geldiyse, açık konuşalım, bunda en büyük pay sahibi Nasıroğlu ailesi. Bu aile elini taşın altına koymasaydı, bugün bu şehir 3. lig bileti için değil, amatörde tutunma savaşı veriyor olurdu. Ancak ne yazık ki, mesele sadece para değil. Çünkü para sistemi kurmaz, ama sistem parayı yönetir. Batman’da eksik olan da tam olarak bu: sistem.

Takım sahada mücadele veriyor, ama kulüp yönetiminde kim, ne iş yapıyor belli değil. Yönetici desen çok, yönetim desen yok. İmece usulü ilerleyen, görev tanımının olmadığı, günü kurtarma anlayışıyla yönetilen bir yapıyla karşı karşıyayız. Birileri çıkıyor “ben yöneticiyim” diyor ama kime karşı sorumlu, hangi görevi üstlenmiş, bilen yok. Kimin ne yaptığı belirsiz. “Hadi bir liste çıkarın” deseniz, listeyi yazacak kalem bile şaşar.

Ve bu karmaşaya rağmen başarı geliyor. Nasıl mı? İşini gerçekten yapan birkaç özverili adam sayesinde. Fabrikadaki işini bırakıp tesislere koşan, ailesini görmeden sahada geceleyen, sabahlara kadar çalışan isimler sayesinde. Bu insanların hakkı ödenmez. Ama aynı kulüpte sırtını koltuğa yaslamış, gölgede serinleyen, bir gram katkısı olmayan ama en önde fotoğraf çektiren asalaklar da var. Evet, asalaklar. Çünkü başka bir kelime yakışmıyor.

Petrolspor sahada mücadele ederken bir de masa başında savaşıyor. Federasyonun görünmez baskıları, tartışmalı hakem kararları… Ama takım yılmadı. Taraftar desteğiyle, sahadaki inatla, bu baskıları tek tek ezip geçti. Kazandı. Bugün şampiyonluk konuşuluyorsa, bu sadece futbol değil, karakter zaferidir.

Ama ya yarın?

  1. Lig’e çıktığınızda işler değişir. Orası daha acımasız. Saha içi kadar masa dışı da güçlü olmalı. Kurumsal yapı ister. Plan ister. Hesap ister. Peki bizde var mı?

Yok.

Bu yönetim anlayışıyla, bu plansızlıkla o ligde bir sezon bile tutunamazsınız. Bugün başarıyı alkışlayanlar, yarın “biz demiştik” diyenlere dönüşür.

Ve işin en ilginç, hatta en hukuksuz kısmı:

Gençlik Spor İl Müdürlüğü çalışanı, özel şirket statüsündeki Petrolspor A.Ş.’de nasıl çalışıyor? Nasıl? Hangi kanunla? Hangi yönetmelikle? Yok öyle bir şey. Kurum çalışanı keyfine göre her yerde çalışabilir mi? Ama bu şehirde kanun değil, müdürler karar veriyor. Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün geçmişinde, kapalı havuzda hayatını kaybeden bir engelli vatandaşın dosyası hâlâ tozlu raflarda duruyor. O olayda da sorumluluk alan olmamıştı, istifa eden de. Şimdi biz kalkıp bu müdürlükten hukuk dersi mi bekleyeceğiz? Bunun açıklaması ne olacak! Hiç kimse ilin en üst yöneticisi dahi bu görevlendirmeyi yapmaya yetkili değildir.

O zaman ne yapmak lazım?

Petrolspor A.Ş. artık sıradan bir futbol kulübü değil. Bu şehir için umut, heyecan ve belki de en güçlü ortak payda. Ama bu değer, böyle amatörce yönetilmeyi hak etmiyor.

Eğer gerçekten istikrarlı bir kulüp olunmak isteniyorsa:

  • Yönetim profesyonelleşmeli.
  • Liyakat esas alınmalı.
  • Herkesin görev tanımı net olmalı.

Yoksa bu başarıyı birkaç hafta konuşuruz, sonra yine eski kısır döngüye döneriz. Ve bir sabah uyanıp tabelaya bakarız: “Petrolspor, tekrar 3. Lig’de.”

Şimdi karar zamanı:

Sahada kazanmak mı istiyorsunuz, yoksa geleceği kazanmak mı?

Çünkü bu takım sahada kazanıyor,

Ama sistem böyle giderse,

Masa başında kaybetmeye mahkûm.

GÜVENLİK KOMEDİSİ…

Şimdi gelelim güvenlik denen komediye.

Allah aşkına, bu nasıl bir güvenlik anlayışı? Batman’da maç var diye alınan önlemler Madrid derbisinde alınmıyor. Ne oluyoruz? Hangi rakip takımın burnu kanamış bugüne kadar? Hangi otobüs taşlanmış? Var mı tek bir olay? Yok. Ama bizimkiler görevdeymiş gibi değil, Hollywood filmi çekiyormuş gibi. Tam teşekküllü baskı. Taraftara baskı, basına baskı, kulübe baskı. Komedi başka bir şey değil.

Ama en trajikomik olanı ne biliyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı tarafından verilmiş Turkuaz basın kartını tanımayan bir Emniyet Müdür Yardımcısı. Evet, yanlış duymadınız. Basın kartını tanımıyor. Neyi tanıyor acaba? Ehliyet mi soralım? SSK kartı mı gösterelim?

“Ben bu kartı tanımam” diyor.

Hayda! E sen neyi tanıyorsun güzel kardeşim? Bu ülkede en üst makamın verdiği bir kartı tanımıyorsan, sen kimi tanıyorsun? Bu devletin başı senin için ne anlam ifade ediyor? Cumhurbaşkanlığının resmi belgesini tanımayan bir memur, çok net söylüyorum, Cumhurbaşkanını da tanımıyor demektir. Nokta.

Yetmiyor. Kulüp başkanı protokolde yer bulamıyor. Şehirde ilin üst düzey yöneticileri, il genel sekreteri, üniversite rektörü, protokole alınana kadar güvenlik duvarını zar zor aşabiliyor.

Taraftar kombine almış, locaya girecek, önünü kesiyorlar:

“Tanımıyorum seni.”

Yahu kimse seni tanımıyor asıl. Senin adını kimse bilmiyor. Ama o taraftar, o kulüp, bu şehir tanınıyor. Bu şehrin takımını izlemeye gelen taraftarı tanımıyorsan, sen o formayı giyen çocuğu da tanımıyorsun, o bayrağı asan esnafı da.

Şimdi soruyorum:

Köroğlu Kıraç döneminde yapabilir miydiniz bunları?

Bırakın yapmayı, o dönem sizi o makama oturtmazlardı. Çünkü orada bir devlet ciddiyeti vardı.

Basını dışla, protokolü küçümse, kulübü yok say…

Sonra da “1. Lig’e hazırız” de. Kimi kandırıyorsunuz?

Eğer daha 3. Lig maçını organize edemeyen bir il yönetimi varsa, kusura bakmayın, siz bırakın 1. Lig’i, halı saha turnuvası bile yönetemezsiniz. Önce aynaya bakacaksınız. Bu halk, bu kulüp sizin keyfinizle değil, alın teriyle ayakta. Bunu unutmayın.

 

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.