Maalesef sorunlu bir şehirdeyiz.
Kurumların içi boşaltılmış, ehil insanların önü tıkanmış. “Duxen” dedikleri sistemin tam ortasında liyakatsiz yöneticiler cirit atıyor. Sonuç? Elimizdeki cevherler, en değerli insanlar, birer birer heba olup gidiyor.
Bakın mesela… Ahmet Güneştekin örneği. Eğer Batman’da kalsaydı ne olurdu?
Size söyleyeyim: Ahmê olacaktı. Okeye dördüncü arayanların telefon defterinde bir isim olarak kaybolup gidecekti. Ne sanat olurdu, ne dünya çapında sergiler, ne de memleketin göğsünü kabartan bir hikâye.
Ve daha da düşündürücü olan şu: Bunu yapanlar, yönetenler, sözde şehrin dinamiklerini bilenler… Batmanlı yöneticiler. Kendi memleketinin değerlerini tüketip başka yerlere akmasına sebep olanlar. Kendi şehrini eritenler, potansiyeli boşa çıkaranlar. Peki, vicdanları sızlamıyor mu? Peki, neden hiç kimse dur demiyor?
Bakın, sadece Ahmet değil…
Hepsi gidiyor. Hepsi yitip gidiyor. Biz ise sessizce izliyoruz.
Yetenek var. Potansiyel tavan. Ama sistem çökmüş durumda. Liyakatin yerine torpil, vizyonun yerine koltuk sevdası konmuş. Herkesin gözü koltukta, kimsenin aklı işte değil. Bu yüzden gençler yeteneklerini alıp ya büyük şehirlere ya da yurtdışına kaçıyor. Burada kalanlar ise suskun, kırgın, yılgın.
Bir şehir düşünün… Cevherlerini tutamıyor. Elindekini parlatamıyor. “Ahmê” olmaktan “Ahmet Güneştekin” olmaya giden yolu açamıyor. Çünkü kapılar kapalı, yollar tıkalı. Ve en acısı şu: Hepimiz biliyoruz ama kimse değiştirmeye yanaşmıyor.
Peki, liyakatsiz yöneticilerden kim hesap soracak?
Peki, Batmanlı yöneticiler, şehrin kendi değerlerini yok ederken vicdanları sızlamıyor mu?
Peki, elimizdeki cevherler yurt dışına giderken neden gözlerimiz dolmuyor?
Peki, bu çöküşü durduracak bir mekanizma yok mu? Yoksa hepimiz sadece seyirci mi olacağız?
Peki, bir Ahmet Güneştekin daha yitip gittiğinde kim hatırlayacak? Kim fark edecek?
Ve en düşündürücü soru: Eğer biz susarsak, eğer biz seyirci kalırsak… bu şehirde bir daha gerçekten bir Ahmet Güneştekin çıkacak mı? Yoksa her yetenek, her cevher, yok olmaya mahkûm mu?