Bazen “sen” dediğim bir insana değil, kendime sesleniyorum.
Çünkü içimde yıllardır konuşmayı bekleyen bir ses var.
Ne kadar sustursam da, gecenin bir yerinde fısıldıyor:
“Beni unuttun.”
Hepimiz birilerine “sen” diyoruz.
Bir sevgiliye, bir dosta, bir yabancıya…
Ama çoğu zaman o kelimenin içinde kendi yaralarımız saklı.
Çocukken anlaşılmamış bir cümlenin kırığı, büyüyünce taş gibi bir sessizliğe dönüşüyor.
Ve biz o sessizliği, bir başkasının gözlerinde çözmeye çalışıyoruz.
Aslında “sen”, içimizdeki en derin ayna.
Kimi zaman kırık, kimi zaman buğulu, ama hep gerçeği gösteren bir yüzey.
Kendimize uzaklaştıkça o aynada tanımadığımız birini görür oluyoruz.
Ve o kişi, çoğu zaman hâlâ sevilmeyi bekleyen çocuk.
Terapi odalarında en çok duyulan cümlelerden biridir:
“Kendimi kaybettim.”
Oysa kimse kendini kaybetmez; sadece duymayı bırakır.
Hayatın gürültüsünde, başkalarının beklentisinde, “iyi görünmeliyim” baskısında…
İçimizdeki o sessiz sesi duyamaz oluruz.
Bir gün, bir sabah aynaya baktığında gözlerinde bir yabancı görürsün.
O an anlarsın, bütün arayışın bir tek yere çıkıyor:
Kendine.
Kendini sevmek narsisizm değildir.
Kendini anlamak kibir değildir.
Aksine, insana tevazu kazandıran en derin farkındalıktır.
Çünkü insan, kendi kırıklarını onardıkça başkalarının yaralarına da şefkatle dokunabilir.
Aslında “sen”, insanın kendiyle kurduğu en derin bağdır.
Kimi zaman aynadır, kimi zaman gölge.
Kimi zaman dua gibi, kimi zaman da hesaplaşma.
İnsanın içinde hem Tanrı’nın sessizliği, hem de çocuğunun ağlayışı aynı anda vardır.
Ve bu iki ses birbirini bulduğunda, insan nihayet kendini duyar.
Ruhun dili kelimelerle değil, fark edişle konuşur.
Bazen bir bakış, bazen bir nefes, bazen de bir suskunluk kadar basit bir şeyle.
Hayat bizi dışarıya çağırır; başarıya, görünüme, onaya…
Ama bir noktada her şey sessizleşir ve geriye yalnızca bir soru kalır:
“Kendinle arandaki mesafe ne kadar?”
Şimdi, belki sen de benim gibi susup içinden geçenleri dinliyorsun.
Kim bilir, belki yıllardır duymadığın bir ses yankılanıyordur içinde:
“Ben buradayım.”
O sesi susturma.
Çünkü belki de en doğru “sen”, senin içindeki sensin.