Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Tevekkül, kişinin gerçekleştirmek istediği iş konusunda elinden geleni yaptıktan sonra Allah’a güvenmesi ve onun yardımını beklemesi anlamına gelir. Örneğin, bir çiftçi önce hayırlı bir niyet ve besmele ile tarlasını zamanında sürüp ekime hazırlar. Tohumu atar, sulamasını yapar ve ekini zararlı bitkilerden arındırıp ilaçlar. Gübresini atar ve ondan sonra iyi ürün vermesi için Allah’a güvenip sonucu ondan bekler. İşte İslamın tevekkül anlayışı bunun gibidir. Cenabı Allah (c.c) şöyle buyuruyor; “İşte Rabbimiz olan Allah budur. Ondan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır, öyleyse ona kulluk edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir.” (En’am suresi, 102. ayet)
Bir adam Peygamberimize gelerek: Hayvanımı bağlayıp da mı yoksa bağlamadan mı Allah’a tevekkül edeyim? diye sormuştu. Peygamberimiz (s.a.v) ona şöyle cevap verdi: “Önce bağla sonra tevekkül et.” Mümin elinden geleni yapacak sonucun kendisi için hayırlı olması için Allah’a tevekkül edecek…
Hz. Ömer bir gün camiye girdiğinde oturmuş sohbet eden bir topluluk görür. Yanlarına yaklaşıp sorar: “Sizler kimsiniz, ne iş yaparsınız?”
“Bizler mütevekkil (Allah’a tevekkül eden) insanlarız. Nasıl olsa Allah her canlının rızkını yaratmıştır. Bizler çalışmayız, vaktimizi ibadetle geçiririz.” Bu sözlere çok kızan Hz. Ömer, “Sizler mütevekkil değil, müteekkil (hazır yiyici) insanlarsınız! Gerçek mütevekkil, tohumunu tarlaya atan ve ondan sonra Allah’a güvenip ona sığınan kimsedir” diyerek onları azarlar. Bundan şunu anlıyoruz, sebeplere başvurmadan sonuç elde edilemez. Tembellikte tevekkülün yeri olamaz. Birbirleriyle bağdaşmıyor… Rabbim bizleri mütevekkil insanlardan eylesin.
Allah’ım! Senin yüceliğini bilmeyi, anlamayı, yaratılış gayemize göre yaşamayı ve ölmeyi nasip eyle… Allah’a emanet olun.
Filistin için dua da buluşalım..