Duygusal Açlıkla Yüzleşmek

Bazen karnımız değil, kalbimiz acıkır.

Yayınlama: 19.10.2025 13:30:12
17
A+
A-

Ve biz çoğu zaman bu farkı anlayamayız. Çünkü ruhun açlığıyla bedenin açlığını birbirine karıştırmayı küçük yaşlarda öğrenmişizdir.

Birçoğumuzun hayatında, kötü bir günün sonunda elimize aldığımız çikolata ya da gecenin bir yarısı buzdolabına yönelişler vardır. O an gerçekten aç değilizdir, ama içimizde bir boşluk yankılanır. “Bir şey yesem geçecek” diye düşünürüz. Aslında doyurmaya çalıştığımız şey, bastırılmış duygulardır: yalnızlık, değersizlik, suçluluk, kaygı ya da sevgisizlik…

Duygusal yeme nedir?

Duygusal yeme, fiziksel açlık değil; duygusal boşluğu doldurmak için yemek yeme davranışıdır. Beyin, stres altında “ödül sistemi”ni devreye sokar. Özellikle karbonhidrat ve şeker içeren yiyecekler serotonin ve dopamin salgısını artırarak geçici bir rahatlama hissi verir. Ancak bu rahatlama kısa sürelidir ve yerini genellikle pişmanlık, suçluluk veya kendine kızgınlık alır. Böylece kişi tekrar yemek yiyerek aynı döngüye girer.

Bir anlamda bedenimiz doyarken, ruhumuz hep aç kalır.

Çocuklukta başlayan bir öğrenme

Birçok danışanımda gözlemlerim: Duygusal yeme genellikle çocuklukta başlar.

Anne “ağlama” dediğinde elimize bir şeker tutuşturduysa, beynimiz “üzülünce yemek iyi gelir” kodunu kaydeder.

İhmal edilmiş, duyguları görülmemiş çocuk; büyüdüğünde o boşluğu farkında olmadan yiyeceklerle doldurmaya çalışır.

Bu yüzden duygusal yeme sadece bir “alışkanlık” değil, aynı zamanda bir “bağ kurma biçimidir.”

Yemek, bir anlamda görünmeyen bir sarılma haline gelir.

Duygusal açlığın belirtileri

Duygusal açlığı fark etmek, değişimin ilk adımıdır.

Eğer kendini sık sık şu durumlarda buluyorsan, duygusal yeme döngüsünde olabilirsin:

  • Aniden yemek yeme isteği geliyor ama fiziksel olarak aç değilsin.
  • Yedikten sonra suçluluk veya pişmanlık hissediyorsun.
  • Yemek seni geçici olarak rahatlatıyor ama ardından içsel boşluk büyüyor.
  • Duygularını tanımlamakta zorlanıyor, onları bastırmak yerine yemeğe yöneliyorsun.

Farkındalık: Ruhun açlığını tanımak

Duygusal yeme davranışını durdurmanın yolu, yemeği değil duyguyu fark etmektir.

Bir şey yemek istediğinde kendine sor:

“Gerçekten aç mıyım, yoksa bir duygudan mı kaçıyorum?”

“Şu anda içimde hangi his var?”

Bu sorular seni suçlamak için değil, anlamak için. Çünkü duygusal yeme, irade zayıflığı değil; kendini yatıştırma biçimidir.

Ama duygularınla sağlıklı bir ilişki kurmayı öğrendiğinde, yemeğe yüklediğin anlam da değişir.

İyileşme: Kendinle yeniden bağ kurmak

Duygusal yeme döngüsünü kırmanın ilk adımı, bedenine ve duygularına şefkatle yaklaşmaktır.

Yemek yediğin anlarda “neden” yediğini fark etmek, geçmişteki açlık hikâyeni anlamanı sağlar.

Bazen bir lokma ekmekte, yıllardır aradığın bir sarılmanın izi vardır.

Ama artık o sarılmayı başkalarında ya da tabaklarda değil, kendinde bulmanın zamanı gelir.

Kendine şu cümleyi söyle:

“Ben aç değilim, sadece görülmek istiyorum.”

Bu farkındalık başladığında, ruhun doymaya başlar.

Çünkü gerçek doyum, midede değil, kalpte başlar.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.