Her toplantıda uyarılıyorlar, her defasında aynı hataları yapıyorlar ama ne yüz kızarıyor ne istifa geliyor.
Batman’da bazı kurum müdürleri koltuk sevdasından memleketi göremez hale geldi.
“O koltukların altı yapışkan mı?”
Kurumlar…
Bu şehirde her şey kurumlarla yürüyor ya da yürüyemiyor.
Sık sık köşe yazılarımızda kurum müdürlerini eleştiriyoruz. Kimileri eleştiriden ders çıkarıyor, hatalarını telafi ediyor; kimileri ise eleştiriye tahammül edemiyor, selamı da kelamı da kesiyor. Kusura bakmasınlar ama bu bizim umurumuzda değil. Biz işimizi yapıyoruz. Çünkü biz bu memlekette hancıyız, onlar ise yolcu.
Gazeteciliğin ne olduğunu hala anlamayanlara tekrar hatırlatalım:
Gazeteci eleştirir. Gazeteci yanlışları dile getirir. Gazeteci, övgü dolu sözlerle başarısızlıkları makyajlamaz. “Aman müdür bey darılır, efendim Vali beyin morali bozulur” diye kalem oynatmaz. Bizim görevimiz halkın sesi olmak, gördüğümüzü yazmaktır. Kimse bizden alkış memurluğu beklemesin.
Son bir yılda birçok kurumda değişim yaşandı. Bazı değişimler memleketin lehine oldu; gelen, gideni unutturdu. Ama bazı değişimler tam bir fiyasko… Gelen, gideni öyle çok arattı ki insanlar “Eski halimiz daha iyiydi” demeye başladı.
Ne yazık ki bu, bu memleketin acı gerçeği.
Bugün hala öyle kurumlar var ki tam anlamıyla evlere şenlik!
Liyakatin olmadığı yerde başarıdan söz edilemez. Yetkin olmayan insanların koltuklara oturtulması, o kurumların çürümesine, işlerin aksamasına, vatandaşa zulüm edilmesine yol açıyor.
“Fırça yiyor ama koltuktan kalkmıyorlar”
Daha da vahimi şu: Bazı kurum müdürleri, mülki amirden defalarca fırça yemelerine rağmen hala aynı tas, aynı hamam devam ediyor. Her toplantıda uyarılıyorlar, her defasında aynı hataları tekrarlıyorlar ama ne bir yüz kızarması ne bir istifa erdemi görebiliyorsunuz.
Geçtiğimiz hafta yapılan bir kurum toplantısında bile bir kurum müdürü, görevini doğru dürüst yapmadığı için Vali tarafından sert bir dille uyarıldı. Ama ertesi gün yine aynı rahatlık, aynı umursamaz tavır…
Yahu nedir bu koltuk sevdası?
O koltukların altı yapışkan mı, yoksa o koltuklar sizin tapulu malınız mı?
“Koltuk sevdası memleketin önünü tıkıyor”
Bir memleketin gelişmesini engelleyen şey, yanlış koltukta oturan doğru insan değildir; doğru koltuğa oturmuş yanlış insanlardır.
Koltuklar hizmet için var, keyif sürmek için değil. O koltuğun hakkını veremiyorsanız, vatandaşa zulmetmeden, işini kolaylaştırmadan, sistemi tıkayarak oturuyorsanız; o koltuk artık size değil, millete yük oluyor.
Buradan açıkça söylüyorum: O koltuğu hak etmiyorsanız, o görevi hakkıyla yapamıyorsanız, memleketin önünü tıkıyorsanız, lütfen çekilin! Bir kurumun başında olup da iş üretmeyen, sorumluluk almayan, vatandaşın derdini duymayan kim varsa; bu şehirde artık kimsenin tahammülü kalmadı.
“Siyasi partilere de çağrı”
Burada görev sadece mülki amirlerde değil. İktidarın siyasi parti temsilcilerine de büyük görev düşüyor: İşini yapamayan, kurumunu yönetemeyen, başarısız müdürlerin arkasında durmayın. Koltukta kalmaları için değil, memlekete hizmet etmeleri için o görevlere getirildiler. Başarısızlığı sahiplenmek başarı değildir, halkın gözünde vebaldir.
“Derdimiz şahıslarla değil, memleketin geleceği”
Her koltuğun bir vadesi vardır. O koltuğa gölge düşürenler, er ya da geç tarihin tozlu raflarında yerini alır. Biz ise yazmaya, uyarmaya, doğruları söylemeye devam edeceğiz. Çünkü bizim derdimiz şahıslar değil, memleketin geleceği. Bugün alkış bekleyenler yarın unutulur; ama memlekete yapılan hizmet kalır. Ve biz o hizmetin yanında, ihmalin ve başarısızlığın tam karşısında olmaya devam edeceğiz.